1 Ekim 2017 Pazar

Sevgi Yayını

Hiç aralıksız, asla durmayan, sürekli akan bir sevgi yayını var arka planda. Biz gündelik hayatımızı yaşarken, arka planda çalan bir müzik yayını gibi. Radyoyu açıp, başka şeylerle uğraşırken, onu dinlemek için özellikle dikkat kesilmediğimiz sürece nasıl her saniye radyodan gelen müziği duymuyorsak veya duysak da fark etmiyorsak, etkilenmiyorsak, bu sevgi yayınını da ona odaklanmadan hissedemiyoruz. Ama içindeyiz.

Sessizleşip, yavaşlayıp, sanki size fısıltıyla bir şey söyleniyormuş da duymaya çalışıyormuşsunuz gibi, sadece bulunduğunuz andaki seslere ve çevreye odaklandığınızda, içinde bulunduğunuz bedenin ve etrafınızdaki her şeyin tam olarak farkında olduğunuzda, kafanızın içinde konuşan onlarca ses, birden bire susacak ve gürültülü bir ortamda bile bulunsanız, tüm seslerin altındaki sessizliği duyacaksınız. İşte orada birazcık kalabilirseniz, bu sevgi yayını hissedilir olacak. 

Aynı anda hem içinizden yükselip dışarı taşan, hem de dışınızdan içinize dolan bu sevgi akışını, tanımsız hislerle deneyimleyeceksiniz.  Sonsuz bir huzur duygusu, ruhunuz genişlemiş gibi bir algıyla gelen tarifsiz bir rahatlama, beyniniz gıdıklanıyormuş gibi hissettiren daha önce hiç yaşamadığınız bir zevk ve keyif, sanki kendinizi boşluğa bırakırkenki o anda takılı kalmışsınız da, sürekli tam o an tekrarlanıyormuş gibi bir özgürlük duygusu, ağlamakla gülmek arasında çok yoğun bir şefkat hissi, sevildiğinizin, çok hem de çok sevildiğinizin, hatta bunu hissedemediğiniz geçmişteki tüm yaşam sürecinizi de kapsayan,  tüm hücrelerinizde hissettiğiniz derin bir biliş, zaten hep sevginin kollarındaymışsınız algısı ve gözlerinizi yaşartan, tüm var oluşa, herkese her şeye duyduğunuz içinize sığmayan bir sevgiyle gelen birlik hissi, her şeyi içinizde hissetmek ve sizin de her şeyin içinde olmanız…

İşte her yerde ve her şey olan Tanrı, bu sevgi yayınını yapan. Bir müzik aleti sanki, kendini çalıyor ve tüm varoluş da onun müziği…

12 Eylül 2017 Salı

Bir Gece Çok Geç Saatlerde

Bir gece çok geç saatlerde, erkek kardeşimi geleneksel gece atıştırmalarımız :) için mutfağa çağırmış ve sonrasında her zamanki gibi, sessiz olmamız gerektiği için daha da çok güldüğümüz, daha yüksek kahkahalar eşliğinde sohbet ederken, ilerleyen saatle birlikte daha derin konulara girdik.

Bir ara bana dedi ki, ‘’bazen kendimi sanki yıllar önce düşündüğüm veya hayal ettiğim bir anın içinde yaşıyormuşum gibi hissediyorum.’’ Onunla ne zaman spiritüel konuları konuşsak, (ki her zaman konuşmayız) okuduğum hiçbir kitabı okumadığını, hiçbir yerden bilgi almadığını, hatta öyle çok da ilgili gözükmediğini bildiğim için, söyledikleri, bildikleri ve verdiği örneklerle, içindeki bilgelik beni hep şaşırtmış ve etkilemiştir. Bu yüzden keyifli bir merakla, ‘’nasıl yani?’’ dedim.

‘’Mesela ben şu an geçen yazdayım ve oturmuş önümüzdeki yazı, bir yıl sonra nerde n’apıyor olacağımı düşünüyorum. Ve şimdi yaşadığım bu an da, o düşüncenin veya hayalin bir parçası. Sanki gerçekte ben geçen yazdayım ve belli bir anda, kendimi yine geçen yazda, hayali kurmaya başladığım o anda bulacağım ve bir bakacağım ki, o zamandan beri yaşadığımı sandığım her şey, sadece bir düşünceymiş, hayalmiş.’’

Sessizce :) ona baktığımı görünce, biraz daha açıklamak için devam etti:
‘’Bugün gündüz arabayla yoldaydım ve diyelim ki eve gelirken bu akşamı düşünüyorum. Ve belki de şu an hala yoldayım, gündüzün o saatindeyim, araba kullanıyorum ve şu anı hayal ediyorum.’’

Aslında demek istediği, sanki bazen yapay bir gerçekliğin içinde yaşıyor gibi hissetmesiydi. Gerçek olan zamansızlık halini, belli belirsiz algılaması ve bu nedenle yaşadığı anın ona bir hayal veya rüya gibi gelmesiydi.

‘’Yani zaman aslında gerçek değil gibi sanki değil mi?'' dedim. ''Biz hiç bitmeyen tek bir anda durmuş, bir şeyler düşünüyor, bir şeyler hayal ediyoruz. Ve o düşünceler zamanı oluşturuyor, zaman ilerlemiş gibi hissettiriyor. Ama her şey, hepsi  aynı anda yaşanıyor belki de. Senin gündüz araba kullanan halin de, şimdi karşımdaki halin de ve gelecekteki herhangi bir zamandaki halin de şu anda mevcut, hepsi aynı anın, bu anın içinde.’’

 ‘’Evet ve böyle düşününce, her şey sadece bir hayal gibi. Daha doğrusu rüya gibi. Birazdan uyanıp, rüyamda seninle konuşuyorduk diyebilirim veya bir ay, bir yıl öncesinde uyanıp diyebilirim ki, bir rüya gördüm, aradan bir yıl geçmiş, şunlar şunlar olmuş.. Şimdi gerçekten yaşamışım, yaşıyormuşum gibi gelen her şeyin, bir rüya olduğunu fark edebilirim uyandığımda.’’

‘’Belki de gerçekten de öyle’’ dedim. ‘’Ve belki bir değil, birkaç uykunun içindeyiz ve rüya içinde rüyalar görüyoruz.’’

‘’İlk uyuduğumuz anı bulmak lazım o zaman’’ dedi.

‘’Ya da içimizdeki uyanık olanın bilincinde olmak’’ dedim.

Böyle konuşurken, ‘’Bak elini saçına götürdün, bunu bilerek, tamamen farkında olarak mı yaptın?’’ dedi.  Hayır derken, bilinçsizce başka şeyler de yaptığımı fark ettim, otomatik, bilinçsiz, minik hareketler.

Sonra bir oyun gibi, tamamen hareketsiz durup, şimdi elimi masaya koyuyorum diyerek yavaşça masaya uzanmak, şimdi sağa bakacağım deyip yavaşça sağa bakmak, şimdi yüzüme dokunacağım veya bacak bacak üstüne atacağım deyip yavaşça onu yapmak gibi, her ne yapıyorsak, onu tamamen bilinçle, farkında olarak yaptık  böyle bir süre..

Ve sonra birden,  açık balkon kapısından gelen gecenin sesini duydum, daha doğrusu sessizliğini.. Ağustos böceklerinden başka ses yoktu. Birden zaman durdu sanki. O an öyle genişledi ki, sonsuz bir sessizlikle birlikte tarifsiz bir huzur kapladı içimi. Ve sevinç. Birbirimize baktık, ''çok tuhaf değil mi?'' dedi, ''ve çok güzel'' dedim. 

O da aynı algıdaydı. Susuyorduk sadece.. Sanki giderek kana karışıp etkisini daha çok gösteren bir şey içmişim gibi, giderek daha da genişledi o an, gülerek bu inanılmaz dedim, muhteşem bir his. Kesinlikle bir tür sarhoşluk, keyif verici bir sarhoşluk gibi ama, dışarıdan alınan hiçbir madde olmadan. Zaman, mekan algısı kaybolmuş, sen de yoksun ama hiç olmadığın kadar varsın, gerçeklik algısı da gülümseyerek kayıp gitmiş ama başka bir tür gerçekliğin içinde, seni içinde tutmak için zorlamayan ve sınırları olmayan, yumuşacık dalgalanan bir gerçekliğin içindesin. Ve o halin tarifsiz hazzına, hiçbir şey yapmadan sadece bırakabilirsin kendini, bırakmana bile gerek olmadan…

O gece, oturup günlerce hatta yıllarca meditasyon yaptıklarını duyduğum insanları anladım. Anı yaşamanın, tam olarak anın içinde bulunmanın açtığı pencerelerin birinden daha bakabildim ya da sonsuzluğumun bir parçası daha baktı bana.. Kilitli olan bir bölüm daha açıldı sanki oyunda...

10 Eylül 2017 Pazar

Gerçekliği Belirleyen Şey, Sadece Kendi Algınızın Sınırlarıdır

Ayık olan biri için, sarhoş bir insanın algıladığı dünya nasıl yoksa, kuralların kalıpların dışına çıkmayan insan için de ruhsal hayat veya dünyada gözüyle gördüklerinden başka bir gerçeklik yoktur. 

Kalıpların dışına çıkın; rutin döngülerin, düzenin, kalıplaşmış her şeyin olabildiğince dışına çıkın. Yemek ve uyku düzeni bile dahil buna. 

Yeni bir kapı ancak o zaman açılır. Siz içinde bulunduğunuz gerçekliğin kurallarına uymadığınızda, o gerçekliğe uyumlanmadığınızda, uyumlu davranmadığınızda ancak o zaman başka bir gerçeklik ortaya çıkar. 

Kimseniz o olun, cesurca.. Her ama her şeyi sorgulayın ve kalbinize doğru gelen şeyi yapın. Ezbere davranmayı, kalıpları bırakın. Kırın geçin tüm çerçeveleri.. 

Unutmayın, gerçekliği belirleyen şey, sadece kendi algınızın sınırlarıdır.

31 Ağustos 2017 Perşembe

Biraz Kumaşının Adamı Ol :)

Biraz kumaşının adamı ol :) Sen Tanrı'nın kumaşından yapıldın.
'Aciz bir kul' zihniyetinden çık, bir şeylere tapınma ihtiyacını bırak.
Kendini, seninle tanrısal bilginin ve bilgeliğin paylaşılabileceği bir düzeye getirmenin peşinde ol.
Zihnini bilgiye, kalbini sevgiye aç..

Tekliğin İçine Sen de Dahilsin

Bu tekliğin içine sen de dahilsin. Teklik varsa, her yerde olanın, her şey olanın dışına çıkılabilir mi? Bir şey, eğer her şeyse, onun dışında başka bir şeyin varolabilmesi nasıl mümkün olabilir?
Yine de kendi dışımıza koyup O diyerek ve ona tapınıp ibadet ederek bundan kazanç sağlama umuduyla, iyi kullar olmayı amaçlayıp, gerisine karışmadan, sorgulamadan, kurcalamadan yaşamayı gerçek inanç sanabiliyoruz.
Hem Allah birdir, o yönümüzü çevirdiğimiz her yerdedir, onun olmadığı bir yer yoktur, bize bile şah damarımızdan daha yakındır, her şeyi var eden, yaratan odur ve o her şeyin kaynağıdır diyoruz, hatta her namazda günde beş vakit bunu diyoruz. Hem de sonra da, ona teslim olmalıyız, her şeyin en iyisini o bilir, Allah'a havale ediyorum veya ona karşı günah işledim bunun cezasını çekiyorum, en iyi ben tapındım bunun sevabını yaşıyorum diyoruz.
Sen önce bi kendine dürüst ol. Kendine teslim ol. Kendini bi affet, çünkü kendine, kendi özüne zulmettin. Allah senin içinde, sen onun içindesin. Eğer Allah'a inanıyorsan, kutsal dediğin kitabın içindekileri okuduysan ve hatta üzerine de biraz düşündüysen, zaten onun tek olduğuna, her yerde ve her şey olduğuna inanıyorsundur.
O zaman neden inandığın gibi yaşamıyorsun? Neden kendini ondan ayırıp, o ayırdığını yüce görüp kendini acziyet içinde zavallı bir kula indirgiyorsun? Biraz kumaşının adamı ol  Senin kumaşın Allah. Her şey gibi sen de ondan yapıldın ve onun içindesin. O da senin içinde. O sensin.

7 Mart 2017 Salı

Dünyaya Yeni Bir Gözle Bakmak


Otomatik ve ezbere davranmaktan.. 

Öğrenilmiş ve toplum tarafından kabul edilmiş çerçevelerden.. 

Uygun bulunan, onay sağlayan.. 

ama sorgulamadığımız her şeyden, 

bir anlığına bile olsa çıkıp düşünmek, sorgulamak 

ve değişebileceğini,

hatta değişmesi gerektiğini aklımızın ucundan bile geçirmediğimiz şeyleri 

değiştirmek, ileri taşımak, yeni bir anlayış getirmek 

ve dünyaya yeni bir gözle bakmak için buraya geldik aslında, 

hepimiz bir çift yeni göze sahip olarak.. 

7 Ocak 2017 Cumartesi

Hatırlamak


Güneş nasıl doğar bilirsin,

Yağmur nasıl kokar..

İşte ben seni böyle sevdim;

Bildiğim her şeyi unutarak..

Önce yağmurun kokusu değişti,

Sonra güneşin doğuşu..

Ve bir devinim başladı ruhumda.

İşte ben seni böyle sevdim;

Unuttuğum her şeyi hatırlayarak..