20 Mart 2016 Pazar

Şimdiye kadar hep birlikte sadece şikayet ettik, bu sefer bireysel düşünün, ne yapabilirsiniz?

Midesi bulanan hasta birinin, iyileşmek için içindekileri kusmak zorunda olması gibi yaşananlar.. Kusmak berbat bir duygu, içimizden çıkanlar leş gibi, ama iyileşmek başka türlü mümkün değil..
İçindeki zehiri boşaltıp kendine gelen herkes, yani içindeki karanlığı sevgiyle dengeleyebilmiş, kendi karanlığını aydınlatabilmiş herkes, hala içindeki nefreti, öfkeyi, şiddeti, sevgisizliği; bu cehalet dolu karanlığı etrafa kusanların dengeleyicisi olmak zorunda.
Nefret ve öfke hisleriyle siz de aynı karanlığa girmeyin, içinizdeki aydınlığı, sevgiyi bu karanlığın kuşatmasına izin vermeyin.
Olanların anlaşılır tarafı yok, acı duymamak, üzülmemek, kızmamak, bunu yapanlara ve neden olanlara, göz yumanlara kin duymamak, intikam hisleriyle dolup taşmamak, artık yeter duygusuyla isyan etmemek çok zor, evet. Ama böyle hissetmeniz neyi değiştiriyor?
Lütfen bir an durup düşünün. Öfke ve nefret saçmanız neyi düzeltiyor ya da çözümlüyor? O halde içinizi karanlıkla doldurmak yerine, bir şey yapmalısınız. Gerçek anlamda durup düşünün, ne yapabilirsiniz?
Şimdiye kadar hep birlikte sadece şikayet ettik, bu sefer bireysel düşünün, ne yapabilirsiniz? Birilerinin çıkıp çözüm bulmasını beklemeden, hatta iki kişi bile olmayı beklemeden, bireysel olarak düşünün, siz ne yapabilirsiniz?
Bu, daha bugün öğlen Taksim'de bir yakınını kaybetmiş birine gidip sadece sarılmak bile olsa, siz şahsen, tek başınıza, kendiniz, ne yapabilirseniz, gidip onu yapın. Küçük şeyler ya da büyük şeyler başlatın. Sizin çözümünüze katılanlar olacaktır ya da siz diğerlerinin çözümüne katılacaksınız belki ama, öncelikle binlerce başlangıç noktası olacak.
Uyku felci denen, karabasan dediğimiz, uykuda bizi hareketsiz bırakan, bağırmak istesek sesimizin çıkmadığı, hiçbir şekilde hareket edemediğimiz, ama kendimizi zorlayıp parmağımızın ucunu bile hareket ettirebildiğimiz anda içinden çıkabildiğimiz o kabusları hatırlayın.
Orada bize yardım edecek kimse yok, tek başımızayız ve biri gelip kurtarsın diye beklemeden, kendi irademizle hareket etmeye, kımıldamaya, uyanmaya nasıl zorluyorsak kendimizi tüm gücümüzle ve her seferinde de minicik bir kımıldanma, ufak bir hareket bile nasıl yetiyorsa çıkmamıza o kabustan, farz edin ki şu anda da kendi kabusunuzun içindesiniz; kişisel iradenizi bir şekilde, küçük ya da büyük ortaya koymadan, içinden çıkılamayacak olan..
Değişim aynı kalarak olmaz, biz aynı insan olarak kalıp etrafımızın değişmesini bekleyemeyiz. Değişim istiyorsak, önce kendimizden başlamalıyız. Belki de gördüğümüz tüm kabuslar, kendimizi değiştirebilmemiz için gereken hareketi sağlamak içindir..