28 Nisan 2011 Perşembe

Gerçeğin Gelişi

Her Şey olmaya BİR kala geldi AŞK…
Ateşe vermeden önce BEN’i,
Ruhuma fısıldadı gerçeği..
Ve yanarken dedi ki:
Korkma! Ben Sen’im,
Ateşe verdiğim kendi benliğim..
Yanarken seninle iç içe,
Sen ve Ben karışacak birbirine…
Sonra üfledi ruhuma sonsuzluğun nefesini
Ve dağıldım hiçliğe,
Kaybettim bedenimi…
Kör, sağır, dilsiz ve bedensizken sonsuzluğun içinde
Kalbim gördü, duydu ve konuştu Bir’denBir’e...
Dedi ki: Sen HER ŞEY’sin
Her bedende ve her surettesin..
Dedi ki: Sen SEVGİ’sin
Sonsuz varoluşun sebebisin..
Sustu…
Ve sonsuzluğa dağılmış varlığım,
Hiçliğin içinde HER ŞEY oldu
Ve her şey BİR olup varoluşum AŞK oldu

22 Nisan 2011 Cuma

Ayna

Sendeki varlığımı bilebilmek için ayrı görüyorum seni.
İçimdesin ama, seni alıp dışarı koyuyorum ki,
seyredebileyim kendimi AŞK'la..

18 Nisan 2011 Pazartesi

Anahtar Deliği

Bakış açımızı, yani gökyüzü ve yeryüzünün arasına dayadığımız gözümüzü, o anahtar deliğinden çekip, kendimizi o anahtar deliğinde döndürerek sonsuzluğun kapısını açmadığımız sürece hiçbir şey göremeyiz.

16 Nisan 2011 Cumartesi

Sürekli ‘Ne Yesem?’ Sorusu Takılıysa Aklında..

Eğer hiç doymuyorsan ve sürekli açlık hissediyorsan,
Sürekli ‘ne yesem’ sorusu takılıysa aklında,
Sürekli abur cubur yeme, bir şeyler atıştırma ihtiyacı duyuyorsan,
Gerçekten aç olan birinin karnını doyur.
Birebir yapamıyorsan bunu, 
Yemek yediğin yere iki kişilik ödeme yap ve aç olan birine yemek vermelerini iste.
Ekmek alırken fazladan para öde ve ihtiyacı olan birine vermelerini söyle.
Sabah simit alırken birkaç tane fazla alıp, paketiyle bırak bir yere..
Kapıya gelen herhangi birine,
En azından su vermeyi teklif et..
Sokak hayvanlarına su ve yiyecek ver..
Hiçbirini yapamıyorsan kuşlara yem at, bir karınca yuvasına bir parça bisküvi bırak.
Bir ağaca, çiçeğe, herhangi bir bitkiye su ver..
Hepimiz BİR’iz..
Şu an dünyada açlık çeken kim varsa o SEN’sin..
Ve gerçekten aç olan milyonlarca miden varken, sen nasıl tok hissedebilirsin?
Doymayışın bu yüzden, aç olmadığın halde yeme isteğin bu yüzden.
Tüm o ‘ne yesem’ duygun ve mideni tıka basa doldurma isteğin bu yüzden..
Bu anlarda kendini yakala,
Ve gerçekten aç olan birinin karnını doyur,
En azından bir süre gerçekten tok hissedeceksin...

Hazır mısın?

Tanrı sonsuz sevgidir, her şeyin ondan varolduğu..
Olmayan ve olan tanrıdır.
Olmuş ve olacak olan tanrıdır.
Her şey tanrıdır.
Onun dışında olduğunu düşünmek ne büyük kibir,
Ve böyle düşünsen de yine O’sun
Kendinden çıkabilir misin kendini reddetsen de?
Onun içinde olduğunu bilmek ne büyük onur,
Kendini kabul edebilir misin,
Her şeyin sen olduğunu bilsen de?
Kendini sevebilir misin,
Aşkın ve gülümseyişin
Savaşın ve kanlı vahşetlerin de sen olduğunu bilsen de?
Çaresizce kendinden kaçmaya çalışmadan
Yarattığın her şeyle yüzleşebilir misin?
Alabilir misin sorumluluğunu her şeyin?
Sen olan sevgiden neler yarattığına
Dönüp coşkuyla bakabilir misin?
Gördüklerini beğenmediğinde,
Ben yazmadım ki demeyi bırakıp
Yeni bir hikayeye başlayabilir misin?
Maskeli balo bitmek üzere
Hazır mısın kendin olmaya?
Çırılçıplak sahaya atlayabilecek misin? :)

14 Nisan 2011 Perşembe

Merhaba :)

Bilim adamları aslında zihnimizin içinde yaşadığımızı söylüyor.
Eğer ben kendi zihnimde yaşıyorsam ve burada sen de varsan, o halde sen benim zihnimdesin.
Eğer sen kendi zihninde yaşıyorsan ve orada ben varsam, o halde ben senin zihnindeyim.
Eğer ikimiz de birbirimizin zihninde yaşıyorsak, bu ikimizin zihninin tek bir yer olduğu anlamına gelir.
Eğer tek bir zihin varsa ve ikimiz de orada yaşıyorsak, bu benim hem sen, hem de ben olduğum anlamına gelir ve senin de hem ben, hem de sen olduğun anlamına gelir.
O halde biz tek bir zihnin içinde yaşayan aynı kişiyiz.
Merhaba :)

13 Nisan 2011 Çarşamba

Uçurumun Kenarında Yaşayan Adam

Bir zamanlar bir adam varmış. Bu adam bir uçurumun kenarında yaşar ve sesini duyan herkese, gelip bu uçurumdan aşağı atlamasını, çünkü uçabileceğini ve eğer atlarsa bunu görebileceğini söylermiş.
Bazıları adamın suratına bakar ve saçmaladığını, insanların uçamayacağını söylermiş.
Bazıları adamın deli olduğunu düşündükleri için ona acırmış.
Bazıları burada boş yere beklediğini ve insanları ikna etmeye çalıştığını, çünkü kimsenin böyle bir aptallığı yapmayacağını söylermiş.
Bazıları, ya bir inanan olur da atlarsa, ölecek ve sen bunun sorumluluğunu nasıl alıp, ne cesaretle böyle konuşuyorsun deyip kızarlarmış.
Bazıları orada durup kendi aralarında saatlerce tartışır, adamın neden buna kafayı taktığını, onun bu hale gelmesine neyin sebep olmuş olabileceğini bulmaya çalışırlarmış.
Bazıları beklermiş sadece, bir atlayan olur belki ve ben de gerçek olup olmadığını böylece anlayabilirim diye. Hatta bu yüzden adama destek olurlarmış konuşurken. Doğru söylüyor, deneyin ve görün, derlermiş kendi içlerindeki korkuyu saklayarak, ama merakı yenemeyerek.
Bazıları adamı görmezden gelirmiş, çünkü onların saçmalıklara ayıracak zamanları yokmuş.
Bazıları sürekli sorular sorarmış, nasıl atlayacağım, tam olarak hangi açıyla ve uçurumun neresinden? Peki atladıktan sonra nasıl durmam gerekiyor, kendimi serbest mi bırakayım, kollarım ve bacaklarım hangi pozisyonda durmalı? Uçabileceğimden emin misiniz?
Bazıları, cevap vermeyen adamın yerine, bu sorulara teknik açıklamalar getirmek, cevaplar vermek için yarışırlarmış birbirleriyle ve hepsi kendi tekniğinin doğru olduğundan eminmiş.
Gel zaman git zaman uçurumun kenarı iyice kalabalıklaşmış, adam ve uçurum hakkında konuşanlar, tartışanlar, merak edenler çoğalmış.
Bazıları adam hakkında yazılar yazmış, bazıları uçurum hakkında, bazıları nasıl atlanacağı hakkında, bazıları atlandıktan sonra ne yapılacağı hakkında, bazıları da atlandıktan sonra ve yapılması gerekenler yapıldıktan sonra ne yapılması gerektiği hakkında ve bazıları da sadece atlama fikri hakkında yazılar yazmış.
Ama adam tüm bunların hiçbirini umursamadan, orada öylece durup, siz uçabilirsiniz, gelin ve atlayın aşağı, o zaman göreceksiniz, demeye devam etmiş...

Not: Bu tamamen uydurma bir hikayedir.
Not2: Hangi hikaye yaşanmadan önce uydurulmamıştır ki? :)

12 Nisan 2011 Salı

Yargı

Başkaları anlamıyor.
Başkaları bilmiyor.
Ben farkındayım ama herkes farkında değil.
Ben elimden geleni yapıyorum ama insanlara anlatamıyorum.
Ben uyandım ama birçok insan uyuyor.
Benim düşüncelerimi bilinci açılmayanlar anlamıyor.
Onlar hala üçüncü boyutta yaşıyor…

SEN kaçıncı boyuttasın peki bu yargılarla?
İçine değil dışına odaklıyken gerçeğin neresindesin?
Gerçek şu ki SEN’den başka HİÇBİR ŞEY YOK..
Olan olmayan, söylenen söylenmeyen, anlaşılan anlaşılmayan,
Bilinen bilinmeyen, uyuyan uyanan,
3. boyutta yaşayan, 10. boyutta yaşayan, boyutsuz olan,
İyi kötü, güzel çirkin ne varsa HEPSİ SEN’sin..
Başkaları sandığın kendi görüntülerinde ortaya çıkan yargılarını bırak
Ve kendine bir daha gerçeğin aynasında bak…

8 Nisan 2011 Cuma

BİR MASAL

BİR zamanlar sürekli çalan sonsuz BİR şarkı vardı..
Ve hepimiz o şarkının içinde yaşardık..
Gösteri zamanı geldiğinde,
Şarkıyı notalara ayırdık..
Hala hepimiz tüm şarkıyı taşısak da içimizde
Sahip olduğumuz notanın sesinden büyülendik birden bire..
İstedik ki BİR AN, sadece BİR AN sussun şarkı,
Ve sadece sahip olduğumuz o tek notanın sesini duyalım..
İçinde yaşadığımız şarkıyı unutup, sadece o tek nota olalım..
Ve sakladık kendimizi notalara,
Şarkıyı duyamaz olduk, hala içinde yaşasak da…
Sonra giderek dağıldı notalar,
Ve kimimiz yerimizi, kimimiz sesimizi,
Kimimiz de içimizde taşıdığımız notayı kaybettik…
Hala içinde yaşasak da şarkının,
Duyamadıkça inkar ettik..
Zaten aradığımız şarkıda kaybolduğumuzu,
Aradığımızın içinde olduğumuzu hatırlayanlar da oldu;
Dediler ki, ‘‘önce herkes kendi içindeki kayıp notayı bulsun
Bir araya gelelim ve herkes sadece kendisi olsun..
Her hatırlayan notasını çaldıkça,
Bu ipucu olacaktır tüm unutanlara..
Şarkıyı duyacağız yeniden
Ama ancak hepimiz kendi notamızı hatırlayıp çaldığımızda..
Ve eklediler,
Asla kayıp değil şarkı ve hiçbiriniz aslında kaybolmadı,
Şarkı kendini zaten böyle yazmıştı..’’
Sonra sustular…
Ve giderek çoğaldı hatırlayanlar
Kendimiz olup içimizdeki notayı çaldıkça
Şarkı yavaş yavaş duyulmaya başladı
Ve duyanlar şarkının içinde yaşadığımızı hatırladıkça
Şarkı yeniden yazılmaya başladı,
Çünkü içinde yaşadığımız şarkı da,
Bir başka şarkının içinde yaşamaktaydı…
Ve şimdi hazırlandığımız yolculuk,
Tek tek şarkılar olarak,
Tüm şarkıların içinde yaşadığı orkestrayı anlamaktı..

7 Nisan 2011 Perşembe

Suyun İçinde

Suyun içinde çok uzun süre kalınca, ıslak olduğumuzun, suyun içinde olduğumuzun farkındalığı kaybolur ya.. ve hatta uyuşan kollarımızın, bacaklarımızın vs. başka varlıklar olduğunu sanmaya başlamışken kendiMe diyorum ki: Hey sen suyun içindesin ve bu sadece SEN'sin.. Sonra suya dağılıp anlıyorum ki, aslında su da BEN'im :)

6 Nisan 2011 Çarşamba

Varoluşa Aç Kendini

Varoluşa aç kendini; VAR’lığına…
Önce bedeninin içini doldur ki taşabilesin,
Dışında (gibi) gözüken sonsuzluğa…

5 Nisan 2011 Salı

Varlıkla Yokluk Arasında Bir Düşüm Ben

Varlıkla yokluk arasında bir düşüm ben..
Bazen uyanır yokluk olurum,
Bazen uyur varlık olurum..
Kendimden yapılma bir boşluğun içinde
Döne döne kendimi arar dururum..
Buldukça kaybolurum,
Kayboldukça her şey olurum..
Hiçliğin gözlerinden bakıp kendime
Her şey oluşuma hayran olurum..

4 Nisan 2011 Pazartesi

Korku

Bazen gece bir kabus görürsün ve çok korkarsın, uykundan uyandırır seni bu korku.. 
Uyanırsın ama hala karanlıktır ve korkmaya devam edersin..
Oysa sabah olduğunda ve güneş doğup aydınlattığında her yeri, gece gördüğün kabusu ve ne kadar korktuğunu hatırlar, korkuna anlam veremezsin.. 
Neden bu kadar korktuğuna gülersin..
İşte şu an yaşadığın korkular da böyle.. 
Hiçbiri gerçek değil ve güneş doğup aydınlattığında her yeri, neden bu kadar korktuğuna güleceksin :)

3 Nisan 2011 Pazar

Neden Buradayız?

Buraya iyi bir eş, iyi bir anne-baba, iyi bir çocuk, abi, abla olmak için gelmedik..
Buraya iyi bir çalışan, iyi bir arkadaş, iyi bir sevgili, iyi bir komşu vs...... olmak için de gelmedik.

Buraya sadece KENDİMİZ olmak, olabilmek için geldik.

Bunu başardığımızda zaten HER ŞEY olacağız..

Hepimiz sonsuz BİR’liğin içinde, ama kendi zihnimizin içinde dönüp duran, duygularımızın yörüngesine asılı BİR dünyada yaşıyoruz.

Yani hepimiz KENDİ dünyamızda yaşıyoruz. Ve o dünyada BİZ’den başka hiçbir şey yok.
Oyunu oynayabilmek için, dilediğimiz gibi görmeyi seçtiğimiz, dilediğimiz gibi roller verdiğimiz, başkaları dediğimiz, zihnimizde yarattığımız insanlar var.
Benim dünyamda anne rolü verdiğim insan, belki senin dünyanda yoldan geçen biri.
Benim dünyamda baba rolü verdiğim insan, belki senin dünyanda iyi bir dost.
Benim dünyamda sevgili rolü verdiğim insan, belki senin dünyanda nefret ettiğin biri.
Benim dünyamda kardeş rolü verdiğim insan, belki senin dünyanda hiç var olmadı, tanımadın bile.

Yani zihinlerimiz de (dünyalarımız da) iç içe geçmiş durumda, ki zaten tek bir ZİHİN var.

Kimiyle çok yakın, kimiyle çok uzak.. Bazılarıyla kesişmiyor bile, örn. Amerika’da yaşayan Daniel adlı kişi, benim için hiç varolmadı, çünkü dünyamda yok.
Eğer ben zihnimde, yani dünyamda onu yaratırsam, bir şekilde girecek dünyama. Ya da ortak zihine, ortak bilince, BİRLEŞİK ALAN’a ulaşmayı başarırsam varlığını bileceğim. Ama bu KENDİMi BİLME bilinci şeklinde ortaya çıkacak, çünkü zaten BEN’den başka hiçbir şey olmadığını deneyimleyeceğim.

Sonuç olarak şu an yaşadığın, içinde bulunduğun, ama aslında zihninin içinde bulunan dünyada SEN’den başka kimse yok..
Tek bir zihnin, özgür yaratıcısısın sen.
Kendi yaratımlarına esir olma, dünyana bir bak, her ne varsa, kim varsa sen yarattın.
Seni engelleyenleri de, seni destekleyenleri de, sevdiklerini de, sevmediklerini de..
Ve hepsi, her şey, tüm yaratımların, sadece KENDİN OLABİLMEK içindi.
Şimdi bir daha bak zihnine, yani etrafına, dünyana..
Bunu engelleyen her ne varsa şimdi değiştirme vaktidir.
Ama oyunu böyle oynamak daha eğlenceli benim için hala diyorsan, sen bilirsin..
Ben de kendi kendime yazıyordum zaten :)

2 Nisan 2011 Cumartesi

Ben Sende Saklıyım


Karanlık da benim, aydınlık da...
Gülüşündeki mutluluk,
Ve sustuğun zamanki hüzün benim..
Dursan durduğun yerdeyim, gitsen gideceğin yerde,
Dönsen geçmişindeyim;
Aradığın da benim, bulduğun da benim ve kaybettiğin de..
Ben sende saklıyım
Gördüklerin de benim,
görmediklerin de..
Asıl olan da benim, sureti de,
Ayna da benim, sırrın içindeki de..