29 Mart 2011 Salı

Hem İçindesin Kendinin, Hem de Dışında

Sen ne güzelsin farkında mısın?
Ve ne muhteşem bir düzen bu, her şeyde kendini görmek... 
Kaldır başını bak, pırıl pırıl masmavi bir gökyüzüsün, yemyeşil bir ağaç, kıpkırmızı bir gül, bastığın topraksın.. 
Her gülüşte, her bakışta, her bedende sen varsın.. 
Sen her yüzde, her surette AŞK’sın…
Uzak da sensin yakın da, varlık da sensin, yokluk da.. 
Hem içindesin kendinin, hem de dışında..

28 Mart 2011 Pazartesi

Ne Düşünüyorsun?

Düşüncelerin kütlesinin olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır. 
Ve kütlesi olan her şey madde olarak tanımlanır. 
Madde, doğası gereği çıktığı kaynağa geri döner, dönmek zorundadır, bu değiştirilemez evrensel bir yasadır. 
Yani bu da demek oluyor ki, şu an ne düşünüyorsanız o size geri dönecektir :)

27 Mart 2011 Pazar

Önüm Arkam İçim Dışım Sobe Saklananlar Körebe

Korkma, anlat hikayeni
Her yalan kendi gerçeğini bulur zamanla
Ve bir gün her gerçek yalana dönüşür nasıl olsa…
Korkma, dök içini
Böyle dinleyen bulamazsın bir daha
Gerçeği yalana,
Yalanı yaşamına karıştırıp anlat, susma!
Kendi içine dön, gölgene sığınıp saklanma
Utanma duygularından, utanma!
Hayat hep özgürdür aslında, düşler gibi
Biz düş kurabilmek için kandırdık kendimizi
Sonra kendimiz de inandık kendi yalanımıza
Ve kaptırdık kendimizi bu ilginç oyuna…
Korkma anlat, hepimiz körebeydik bir zamanlar
Kendimizi aradık gözlerimizi açmadan
Ayrıldık ve saklandık kendi ruhumuzdan
Sonra karanlığa alışıp,
Korktuk kendimizi bulmaktan…
Korkma, hatırla bildiğini ve dök bana içini
Asla oynayamazsın artık bu oyunu eskisi gibi
Çık artık saklandığın yerden ve yeni bir oyun yarat
Hepimizi sobeledi gizlice, bu şakacı hayat…

20 Mart 2011 Pazar

Harita

Kutsal bir haritanın kayıp parçaları gibiyiz..
Ruhumuzda saklı o parçayla doğarken,
Diğer tüm kayıp parçaların boşluklarını da taşıyoruz içimizde..
Kendi saklı haritanı bulsan bile,
Tüm varoluşu; kutsal haritanın bir parçası olan tüm varlıkları tek tek içindeki boşluklara yerleştirmeden harita tamamlanmayacak…
Ve sen ruhunda taşıdığın parçayı ortaya çıkaramadığında da, hepimizin içinde senin boşluğun kalacak…

12 Mart 2011 Cumartesi

ŞİFA ENERJİNİZİ KULLANIN

Doğal olarak sahip olduğumuz şifa enerjisini hepimiz, kendimiz dahil dilediğimiz varlığa; mekana; zamana; duruma; duyguya; hastalığa; artık dünyada olmayan ruhlara; bitkilere; toprağa; geçmişe ve geleceğe; kısacası HER ŞEY’ e yönlendirebiliriz…

Bunu yapmak bizden hiçbir şey kaybettirmez, eksiltmez, enerjimizi düşürmez, yormaz, sıkıntı yaratmaz. Sadece sonsuz enerjiyle zaten var olan bağlantımızın gücünü etkin bir şekilde kullanmış oluruz.

Ayrıca uygulamamız sırasında şifa enerjisini normalden daha güçlü bir şekilde çekip, dilediğimiz yere yönlendirirken kanal vazifesi yapmış oluruz. Bize gelip bizden akan yoğun enerji doğal olarak bizi de şifalandırmış, arındırmış olur.

Nasıl yapacağımıza gelince, sadece isteyerek ve öyle olduğunu düşünerek; imgeleyerek..

Gözleriniz açık ya da kapalı, uzanarak ya da oturarak, karanlıkta ya da aydınlıkta, yani nasıl rahat ediyorsanız ve konsantre  olabiliyorsanız o pozisyonu alın ve rahat ettiğiniz ortamı sağlayın. Zaten birkaç denemeden sonra herhangi bir ortamda ya da zamanda rahatlıkla bu konsantrasyonu sağlayabileceksiniz. Özel bir ortama gereksiniminiz olmayacak. Ve bunun tek bir yolu ya da yöntemi olmadığını da bilin, tamamen size özel. Denedikçe kendi yönteminizi bulacaksınız.

Size özel (her nasılsa ) ortamı sağladıktan sonra, IŞIK’ ı çağırın. Bu ‘’çağırma’’ ifadesi konsantrasyon ya da ritüele başlama işareti gibi bir tanımdır. Kendi  ifadelerinizi de, içinizden geldiği gibi, söyleyebilirsiniz. Genel bir şifalandırma için beyaz ışığı kullanabilirsiniz. Yeşil ışığın hastalıkları iyileştirme, pembe ışığın sevgi ve şefkat gücünün olduğunun söylendiği gibi, her rengin başka amaçlarla kullanıldığı bilgisi de var. Dilerseniz bu konuda internetten ayrıntılı bilgi elde edebilirsiniz. Ama önerim, şimdilik bu ayrıntılara çok girmeden; kafanızı karıştırmadan; araçları amaç edinmeden; ruhunuzun sizi yönlendirmesine izin vererek, içinizden geldiği gibi uygulama yapın..

IŞIK’ ı çağırdıktan sonra içinize dolduğunu imgeleyin. Dilerseniz her aldığınız nefesle ışığı içinize çektiğinizi ve yavaş yavaş tüm vücudunuzun ışıkla dolduğunu imgeleyin. Örneğin kalbiniz dolsun önce, sonra yavaş yavaş karın bölgeniz, bacaklarınız, ayaklarınız, kollarınız, boynunuz ve başınız dolsun ışıkla.Ve tüm vücudunuz dolduktan sonra taşsın bedeninizin her yerinden ışık, bulunduğunuz odaya yayılsın, sonra evinize, apartmanınıza, mahallenize, yaşadığınız ile, bulunduğunuz bölgeye, ülkeye, dünyaya, sonsuzluğa.. Ne kadar genişletmek isterseniz, o kadar genişleyecektir ışığınızın alanı. Dilerseniz sadece sizde kalsın..

Dışarıdan görün kendinizi: tamamen ışıkla dolusunuz, bedeninizden taşıyor ışık. Eğer genişlettiyseniz odanızın pencerelerinden taşıyor ışık. Dışarıdan bakın, eviniz, apartmanınız tamamen ışıkla kaplı. Yukarıdan bakın, mahalleniz ışıkla dolu, daha yukarıya çıkın, yaşadığınız şehir parlıyor ışıkla. (Gözünüzün önüne harita getirmek yardımcı olabilir bu noktada.) Ve giderek bulunduğunuz şehirden yayılıyor ışık; tüm şehirlere, tüm ülkeye. Yaşadığınız ülke tamamen ışıkla kaplı, parlıyor. Sonra diğer ülkelere yayılıyor yavaş yavaş ve tüm dünya ışıkla kaplı artık. Yukarıdan bakıyorsunuz. Mavi dünyamız, güzel gezegenimiz ışık saçıyor evrene. Ve giderek tüm evreni dolduruyor ışık, sonsuzluk tamamen aydınlanıyor. Her şey ışık ve sevgi dolu..Ve siz her şeysiniz. Tüm sonsuzluk sizsiniz. Her şeyi içine alan O ışık sizsiniz…

Dilediğiniz kadar kalın bu sarhoşlukta.. Bir süre sonra sızıp, akşamdan kalma dünyada açacaksınız gözlerinizi :)

Işıkla dolma yöntemini dilediğiniz gibi değiştirebilir ya da geliştirebilirsiniz. Örneğin koltuğunuzda otururken veya  arabada, otobüste, uçakta giderken, ışık küresinin içine girdiğinizi ve o kürenin giderek genişlediğini, bulunduğunuz aracı da içine aldığını ( uçaktan ya da trafikten korkanlar için) imgeleyebilirsiniz. Ya da ayaktayken veya yürürken ışık huzmesinin başınızın üzerinden içinize dolduğunu ve ayaklarınızdan taşıp bastığınız yere genişleyerek yayıldığını ve toprağa, oradan dünyanın merkezine ulaşıp, orayı tamamen ışıkla doldurduktan sonra, yeryüzüne çıkarak tüm yeryüzünün, toprağın, yürüdüğünüz yolun, alttan gelen ışıkla parladığını, toprağa bağlı olan tüm bitkilerin, ağaçların dallarından, yapraklarından taştığını ve tüm dünyayı kaplayarak aydınlattığını  imgeleyebilirsiniz.

Başka bir insana göndermek istediğinizde de bu yöntemleri ya da yine size özel teknikleri uygulayabilirsiniz. Örneğin, kalbinize doldurduğunuz ışığı küçük küreler ya da kocaman bir küre haline getirip, istediğiniz kişiye gönderdiğinizi ve ona ulaşan bu ışıkla dolu kürenin, o insanın kalbine girerek orada patladığını :) ve tüm bedenini ışıkla doldurduğunu imgeleyebilirsiniz. Aynı şekilde sevginizi gönderdiğinizi de imgeleyebilirsiniz. Ya da sevdiğiniz kişiyi hayal ederek  sizin kalbinizden çıkıp onun kalbine bağlanan bir ışık hattı imgeleyebilirsiniz. Bütün bedeniniz ışıkla dolu ve sizin kalbinizden çıkan ışık bu bağlantı yoluyla onun kalbine doluyor. Ve yavaş yavaş onun kalbinden tüm bedenine genişliyor, o da tamamen ışıkla kaplı şimdi ve onun kalbinden de size ışık geliyor. Bu ışık hattı sizi tamamen BİR kılıyor. Işığınız bedenlerinizden genişleyerek ikinizi içine alan bir ışık küresi oluşturuyor. Ve o kürenin içinde ikiniz de bedenlerinizden soyutlanarak birbirinize karışıyor ve ışığa dönüşüyorsunuz…

Hasta bir insana ya da sıkıntıda olan, zor günler geçirdiğini düşündüğünüz yakınlarınıza, hastanede yatan dostlarınıza da ışık göndererek yardım edebilirsiniz. Örneğin hasta yatağında yatan o kişiyi imgeleyerek, onun her nefeste ışıkla dolduğunu ve her nefes verişte de, vücudundaki hastalığı dışarı üflediğini imgeleyebilirsiniz. ( Beyaz ya da yeşil ışığı her nefes alışta içine çektiğini, her nefes verişte de siyah ışığın vücudundan çıktığını imgelemek yardımcı olabilir belki.) Ya da ışık küreleri gönderip, onun başından aşağı küredeki ışığın aktığını, onu, odasını vs. doldurduğunu imgeleyebilirsiniz. İçtiği ilaçları minik ışık tanecikleri olarak düşünebilirsiniz. İçtikten sonra tüm bedenine yayılan sıkıştırılmış ışık tanecikleri :)

Geçmişinize ya da geleceğinize de ışık gönderebilirsiniz. Yaşadığınız üzücü bir olayı hatırladığınızda, o ana zihninizde tamamen geri dönerek, yani tüm gücünüzle her ayrıntıyı gözünüzde canlandırarak, bulunduğunuz mekanı, kendinizi, etrafınızdaki insanları ışıkla doldurabilirsiniz. Tek tek düşünmek yerine, gözünüzde canlanan resmin bütününü ışıkla doldurun. Ve olaya dahil olan her insanı da ışıkla doldurduğunuz için, hepinizin gözlerinden, ellerinden, ağzından yani tüm vücudunuzdan ışık taşıyor, ışıyorsunuz yani.. Kötü bir söz söylemiş ya da duymuşsanız, konuşan kişinin konuşurken ağzından ışık çıktığını ve sözlerinin de o ışık yoluyla ve ışıkla dolu olarak size ulaştığını imgeleyin.. Herkesin mutlu ve gülümseyen bir ifadede olduğunu, birbirinize sevgiyle baktığınızı ve ışıyan bedenlerinizle birbirinize sarıldığınızı imgeleyin..Örneğin bir trafik kazası geçirmişseniz, çarpışma anını bir ışık patlaması olarak imgeleyin. Sonrasında sizi ve oradaki herkesi içine alsın açığa çıkan bu ışık. Dalga dalga yayılarak bu güne, şu ana ulaşsın..

Ya da yarına, bir ay sonrasına, sınav gününüze, düğününüze, iş toplantınızın olduğu güne ve tüm bu mekanlara da ışık gönderebilirsiniz. Dilerseniz o günün geldiğini ve sabah yataktan kalkan kendinizi imgeleyerek o andan itibaren tüm günün resmini ışıkla doldurabilirsiniz. Ya da toplantı masanızdaki kendinizi ışıkla doldurup ışıyan bir bedenle ve gülümseyen bir yüzle orada oturduğunuzu ve çok iyi hissettiğinizi imgeleyebilirsiniz. Ya da işe giderken yolda iş yerinize ışık gönderip, oranın tamamen ışıkla kaplı olduğunu ve sizin de iş yerine adım attığınız andan itibaren o ışığın içine girdiğinizi ve mutlulukla dolduğunuzu imgeleyebilirsiniz. Sizin üstünüz olan çalışanlara ışık gönderip, onun ışıyan bir bedenle ve gülümseyerek, tamamen ışıkla dolu odada masasında huzurla oturduğunu imgeleyebilirsiniz (işe geç kaldığınızda çok işe yarıyor:P ).  Hatta önümüzdeki tüm bir aya, tüm yıla, yıllara, tüm yaşamınıza da ışık gönderebilirsiniz. Gözünüzün önüne takvim getirmek bunu kolaylaştırabilir. Böylece bulunduğunuz anı çıkış noktanız yaparak, takvimde geçmiş günleri, yılları ve gelecek günleri, yılları ışıkla doldurabilirsiniz. Tek tek yanan ışıklar gibi, tarihi gösteren her rakamı aydınlatabileceğiniz gibi, ay ay ya da yıl yıl veya onar yirmişer vs. yıllık bölümlere ayırdığınızı imgelediğiniz rakamlara da ışık gönderebilirsiniz. Böylece sadece sizin için daha özel olan anıları ya da beklediğiniz gelecek günleri tek tek, geri kalan zamanları da takvim imgeleme yöntemiyle kolayca ışıkla doldurup şifa enerjisi gönderebilirsiniz. Ya da bunların hepsini kendinize özel bir yöntemle herhangi bir şekilde de yapabilirsiniz.

Aramızdan ayrılmış varlıklara da aynı şekilde ışık gönderebilirsiniz. Onlar sadece başka bir boyuttalar. Her ne şekilde imgelemek istiyorsanız, o imgeye ışık gönderin. Bu konuda örnek vermem yanlış olabilir.

Işıkla dolma ve ışık gönderme imgelemelerinizi (dilediğiniz yöntemle) sık sık yaptıkça, her ortamda uygulayabileceksiniz. Örneğin hastanenin önünden geçerken tüm hastane binasını ışıkla doldurup, pencerelerden taşan ışığı görebileceksiniz ya da trafikte karşılaştığınız ambulansı ışık küresiyle çevreleyip, gözlerinizi kamaştıran bir parlaklık yayarak yol almasına tanık olacaksınız. Haberleri izlerken içinizi acıtan olaylara ya da insanlara hemen o an ışık göndereceksiniz. Yolda gördüğünüz, zor durumda gözüken insanlara ışık gönderip, onlar ışıkla dolarken gülümseyeceksiniz. Hayvanlara, bitkilere ışık gönderip aranızdaki enerji bağlantılarını daha iyi hissedeceksiniz. Telefonunuzu, mail kutunuzu, bilgisayarınızı vs. ışıkla doldurup, açtığınızda size yansıyan ışığı göreceksiniz..Tabağınızdaki yemeği, içtiğiniz suyu ışıkla doldurup, yediğinizde ya da içtiğinizde bedeninize dolan ışığın verdiği huzuru deneyimleyeceksiniz. ( yemek yaparken de bunu uygulayabilirsiniz.)

Gücünüzün ve kim olduğunuzun farkında olun ve ‘HER ŞEY ’le olan bağlantınızı aklınızdan çıkarmayın. Kime ya da neye ne yaparsanız yapın bu sizi de etkileyecektir. Farz edin ki tüm sonsuzluk, HER ŞEY, hepimiz aynı suyun içindeyiz. Ve sonsuz renge sahibiz. O suya hangi renginizi akıtırsanız akıtın, o renkle siz de boyanacaksınız..
Ve siz  bu yazıyı okurken, ister istemez zihninizde imgeler oluştu ve zaten şifa enerjinizi kullanmaya başladınız. Gerisi sizin hayal gücünüze ve ne istediğinize kalmış..

7 Mart 2011 Pazartesi

Bugünü Kendine Hediye Et

Bugün yepyeni bir gün..

Sen artık dünkü sen değilsin, değiştin, her şey değişti..

Bugün yeni bir gün..

Peki sen ne yapacaksın?

Bütün değişimleri ve yeni günü reddedip, yine aynı kalmak için, dün olduğun sen olmak için direnecek misin?

Ruhuna giydiğin bedenin bile değişirken her yeni günle, sen aynı kalabilecek misin?

Bırak kendini yeni güne..

Hiç görmediğin bir şey gör bugün, hiç bilmediğin bir şey öğren.. Hiç bakmadığın gibi bak bugün hayata..

Kendine hediye et bugünü..

Direndiğin her şeye teslim ol bugün..

Kızdığın her şeye gül, kaçtığın her şeye dön, ertelediğin her şeyi yap, herkesi affet, kendini kucakla bugün..

Birisini ara, birisine sürpriz yap, birisine seni seviyorum de, birisini dinle, birisinin karnını doyur, birisini mutlu et..

Ve sonra bugünü kendine hediye et. Tanrının müziğini duy bu gün ve sen de eşlik et…

6 Mart 2011 Pazar

Bugün Sabah Uyandım

Bugün sabah uyandım..Yatakta yatan bedenime baktım önce, sonra kaldırdım ellerime baktım yakından, dokundum.. Bu BEN miyim?

Kalktım aynaya baktım; yüzüme, gözlerime… Seni gördüm, seni de ve seni de, hepimizi, bizi gördüm, tanrıyı, aşkı…

Balkona çıktım. Derin bir nefes alırken içime çektim; ağaçları, gökyüzünü, yeryüzünü, evreni, sonsuzluğu… kendimi, seni, seni de ve seni de, bizi, hepimizi, tanrıyı, aşkı çektim içime, HER ŞEY oldum.. Baktım bir şey değişmedi. Kendi içinden çıkan suyunun, tekrar kendi içine aktığı fıskiyeli havuzlar gibi, verdim nefesimi geri…

Madem her seferinde sürüyor dedim bu döngü, her şeyi çekip içime, sonra geri veriyorsam evrene, benim alıp verdiğim nefesin ne anlamı var?

Tutup bu sefer nefesimi içimde, sahip olduğum, bana ait bir şey katıp öyle vereyim ki, aldığım nefesin bir anlamı olsun dedim.. Yokladım içimi, o nefeste zaten var olmayan hiçbir şey bulamadım..
Dışarıda zaten hiçbir şey yoktu, her şeyi içime çekmiştim, HER ŞEY’ dim...

Ama şu an durduğum yerde; gökyüzü ve yeryüzünün arasında; evin balkonunda; bu bedenin içinde, hiçbir şeye sahip değildim. Ne bu ev; ne eşyalar; ne giysiler; ne de ailem; arkadaşlarım; hatta bedenim… Hiçbir şey bana ait değildi..

O an anladım ki, sadece SEVGİ’ ye sahibim ben. Sonsuzluğa, evrene, dünyaya, tanrıya, bize, hepimize verebileceğim, her nefeste içime çektiğim HER ŞEY’ e ekleyebileceğim tek şey SEVGİ..

Ve sevgiyle doldurdum içime çektiğim nefesi, üfledim AŞK’ la ve o an içimden çıkıp, yeniden var oldu sonsuzluk…

Değişti sevgimle.. Ben de değiştim, sen de, sen de ve sen de, BİZ değiştik, hepimiz.. HER ŞEY değişti..Yeniden aldığım bir an sonraki nefes değişti.. Daha çok sevgi vardı içinde ve ben daha çok sevgiyle yeniden verdim nefesimi, SEN çektin içine… Senin sevgini de şimdi ben soluyorum her an.. Ve artık biliyorum ki, her nefeste verdiğimiz SEVGİ’ dir var oluşumuza anlam katan…