27 Ağustos 2015 Perşembe

Yine mi?

Nee yine mi bedenlendim ben ya!! 
Hani bi daha gelmeyecektim? 
Yine baştan mi başlıyoruz, agu magu altına çişini yapmalar fln..! 
Ama yeter artık sıkıldım ben, başlıcam bu döngüye! :) :)

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Gözlemci, Gizli Güdü Ve Dejavu Hakkında Kısaca

Bedenimizi terk ettikten sonra, son yaşamımızı gözden geçirmek ve bir sonraki yaşamımızı planlamak için Vecit Katı'na gidiyoruz. Birçok spiritüel, mitolojik ya da dini kaynakta da bundan çeşitli şekillerde söz edilir, zaten biliyoruz.
Vecit Katı'nda tüm yaşamımızı izliyor ve değerlendiriyoruz. Bazı ruhlar bunu yalnız yaparken, bazılarına bilge ruhlar eşlik ediyor vs. Mitolojide örneklendirildiği gibi, terazinin bir kefesinde bir tüy varken, bizim yaşamda yaptıklarımız terazinin diğer tarafına konduğunda o tüyden hafif gelmesi gibi amaç. Ama bu değerlendirme eylemlere göre değil, o eylemin ardındaki gerçek (gizli) güdümüze göre yapılıyor. Bu yüzden de gerçek güdümüzü açığa çıkartacak şekilde görmemiz, incelememiz, araştırmamız gerekiyor tüm yaşamımızı, vecit katında izlerken..
Gerçek güdü de şöyle örneklendirilebilir: Yaşamdaki asıl amacımız insan bedeninin sınırlı ve korkak doğasını yenip, o bedenin içindeyken tanrısallığımızı ifade etmek olduğu için, en basit şekliyle mesela iş yerinizde genel bir yardım toplanıyor ve siz de katılıp para veriyorsunuz. Ama o parayı belki de iş arkadaşlarınızdan utandığınız ya da müdürünüzün gözüne girmek veya kendinizi yardımsever hissetmek için verdiniz. Gerçek güdü, gizli güdünüz neydi tam olarak, aslolan bu.. İşte tüm yaşamlarımızı da, bu gerçek güdüleri değiştirebilmek için yaşıyoruz ve zaten bu konu da tekrar tekrar gelmemize neden oluyor. Ama bunu tekrar tekrar gelmeden yapabilmemizin bir yolu daha var.
Gerçekte zaman kavramı olmadığı, geçmiş, şimdi, gelecek hepsi aynı anda yaşandığı için, biz şu anda hem burada yaşıyoruz, hem de bedenini terk edip ölmüş, vecit katına gitmiş veçhemiz de, vecit katında bu yaşamı izliyor. Aynı anda.. Yani biz aynı anda hem yaşıyor hem de ölüyüz dünyasal anlamda..
Az önce ki para verme örneğine dönersek, o an parayı veren veçhemizi, bedensiz veçhemiz vecit katında izliyor ve gerçek güdüyü görüyor. Eğer vecit katındaki veçhemiz, dünyadaki bedenli haline ulaşabilip, (defalarca seyredebilme özgürlüğüyle belki de tekrar tekrar izleyip oradaki gerçek güdüyü ortaya çıkarmış olduğu için) bedenine dönüp o ana kendi bilincini getirirse ve o sahne değiştirilmiş güdüyle yeniden yaşanırsa ne olur?
Bir başka yaşama gerek kalmadan, orda bu işi bitirmiş oluruz, bu konuyu çözmüş oluruz. Yani parayı veren, insan bedenindeki veçhemiz uyanmış ve gözlemci konumundan, vecit katındaki konumundan, öz benliğinden hareket etmiş ve böylece konuyu çözmüş olur. Gerçek güdüsünü korkak ve iki yüzlü insan düzeyinden değil, Tanrısal saflık düzeyinden ele alarak düzeltmiş ve saf, temiz bir güdüyle davranarak değiştirmiş olur.
Yani biz tüm illüzyona rağmen gözlemci konumunda kaldığımız her an, gerçek kimliğimizle bağlantı kurarız ve Tanrı’nın eli, Tanrı’nın sesi, Tanrı’nın yüzü oluruz :)
Dejavu konusuna gelirsek de, zamansızlık noktasından biz bu yaşamı zaten çoktan yaşayıp bitirdiğimiz için, vecit katında gizli güdüyü açığa çıkarmak için tekrar tekrar izlediğimiz ve değiştirmek için geri döndüğümüz bazı sahneleri hatırlıyoruz. Matrix filmindeki o harika replik de bunu anlatıyordu zaten: "Sen buraya seçim yapmaya değil, yaptığın seçimi anlamaya geldin"..
Ve anladığımızda ne olur? Heyyy, değiştirebiliriz :)

Bunu, sinemada film izlerken, oyuncunun görmediği diğer sahneleri bildiğimiz için, filmi değiştirme gücü gibi düşünebiliriz. Mesela kadın tam telefona uzanmıştır adamı arayacaktır, ama cesaret edemez, oysa biz diğer tarafta adamın da telefonun başında beklediğini görüyoruzdur. İşte anlamak, o kadına sinema perdesine rağmen ulaşıp, ara hadi, demek gibi :)

Beden sınırlamalarından kurtulmuş bilincimizi, yani Tanrı’yı o bedenin içine getirmek ve filmi değiştirmek… Nasıl? Gözlemci konumunda kalıp, Tanrısal bilincin içimizdeki varlığını hissetmemize ve bu sayede O olarak davranmamıza izin vererek :)

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Burası Senin Zihninin İçi

Bunu okuyorsan, okuduklarını gerçekten bir an durup düşün: 


Sen şu anda evinde oturuyorsun ve kendini dışarıda yolda olarak hayal ediyorsun.. 

Düşün şu an, yolda yürüyorsun eve gelmek üzere.. İstersen bu hayali genişletebilirsin de, hayalinde yolları kaldırımları, etrafındaki evleri, insanları hatta onlarla konuşmalarını vs de görebilirsin şu an.. 

Yolda duyduğun heyecanı, mutluluğu, hatta korkuyu, endişeyi, kızgınlığı vs bile hissedebilirsin hayale iyice girdikçe.. 

Sen evinde oturmuş bunları hayal ederken, o hayalin içinde yolda olan sen kim? 

O hayalin varolduğu sahne neresi, nerde? 

Ve o hayaldeki daha eve kadar çok yolum var diye düşünen sen, gerçekte zaten evde değil mi? 

Sen o hayali düşünmekten, sürdürmekten vazgeçip evin konforunda, güvenliğinde, sıcaklığında ayaklarını uzatıp huzurla oturmaya devam etsen ya da o hayali sürdürsen ne fark eder? 

Zihninin içinde ne düşünürsen düşün, senin evinde olduğun gerçeğini ne değiştirebilir? 

Hayalindeki yolda olan sana desen ki: 
''Ben senim, ben seni yaratanım; hayal edenim.. Sen şu anda evindesin, hiçbir sorunun sıkıntın yok, huzurla ayaklarını uzatmış oturuyorsun. Yolda olduğunu sansan da aslında evden hiç çıkmadın. Sen benim içimdesin, bensin, ben de senin içindeyim, ikimiz biriz, bu sadece herhangi bir akşamın herhangi bir zamanında sadece bir an düşündüğüm bir hayal..''. 

Ve sonra hayalinde yolda olan sen de dese ki:
''Hayır ben sen değilim.. Ben senden ayrı ve yolda olan biriyim, yalnızım ve eve daha çok yolum var'' dese.. 

Bu söylediklerini de zaten sen hayal etmiş olmaz mısın? 

Bu senin hayalin ve senin zihninin içi.. Düşü gören sensin, içinde olan biten her şeyi senden başka kim yaratabilir ki... :)