Umut etmek inanmamaktır. İnanmazsın ama umut edersin, gerçek olma ihtimaline karşılık, olmama ihtimali de vardır. Ama inanmak bilmektir. Gerçek olduğunu bildiğin için inanırsın; öyledir, başka ihtimal yoktur. Bu yüzden, sınanmamış inanç gerçek bir inanç değildir. Çünkü gerçekten inanıyorsan, zaten öyle olduğunu da biliyorsundur/bilmen gerekir..
Gerçek bir inançta ikinci bir ihtimal, başka bir olasılık yoktur. Senin adının ne olduğunu bilmen gibi.. Sana başka bir isimle seslenildiğinde, dönüp bakmazsın bile veya durum onu gerektirdiği için baksan da, adından şüpheye düşmezsin, bilirsin. Gerçek inanç bilmektir ve bu yüzden de sınanmadan gerçek olamaz inancın..
Kabul ve inanç farklı şeylerdir. Gerçekten inanmak için o inancın sınanmış olması, yani deneyim yoluyla uygulanmış ve böylece idrak edilerek içselleştirilmiş olması gerekir. Ancak o zaman gerçek bir inançtan söz edebiliriz. Bunun dışındakiler umut etmek, ummak veya kabul ya da toplumsal bilincin empoze ettiği ve çoğunluğa uyum sağlamak için kendimizle bütünleştirdiğimiz otomatik alışkanlıklardır.
İman inancın sınanmamış halidir, deneyimle uygulandığında gerçek bir inanç olur. Küçükken okuduğum bir hikaye vardı:
''Bir adamın evine hırsız girer, sesi duyan adam odaya girdiğinde hırsızla yüz yüze gelir. Hırsız elinde bıçakla saldırmaya hazır karşısında durmaktadır. Adamın hiç tepki vermediğini görünce şaşırır ve neden korkmadığını sorar. Adam da der ki, ben Allah'a inanıyorum. Eğer şu an benim ölme zamanımsa, sen bunun için evime gönderildin ve ne yaparsam yapayım öleceğim. Eğer ölme zamanım değilse de, beni zaten öldüremezsin. Öyleyse neden korkayım ki..''
Hatırladığım kadarıyla böyle bir hikayeydi. İşte inancın sınanması ve ancak sınanmış inancın gerçek bir inanç olması tam olarak budur. Deneyimin içindeyken ve olaylar inancımızı ortaya koymamızı gerektirdiğinde verdiğimiz tepki, inancımızın gerçek mi sahte mi olduğunu ortaya çıkarır. Sınanmanın derecesi de, inancımızın gücü oranında artar. Ne kadar çok inanmışsak, yani inandığımızı sanıyorsak, o kadar güçlü sınanırız, o kadar zorlar inancımızı deneyim. Ve ancak bu sınanmadan geçtikten sonra gerçek bir inanca sahip oluruz veya inancımızı kaybederiz. İşte bu yüzden, tekrar ve tekrar söylüyorum ki, sınanmamış bir inanç, gerçek bir inanç değildir.
Sınamak: Denemek, yoklamak, test etmek demektir. inanç demek şüphe duymamak demek. O yüzden sınanmamış inanç yerine asıl vermek istediğiniz yada benim anladığım şekliyle: deneyimlenmemiş(yaşayarak tecrübe edilmemiş) inanç, inanç değildir diyebilirsiniz. Bu biraz yanlış ifade gibi. Yine de yazınızın özü anlaşılıyor.
YanıtlaSil