12 Eylül 2017 Salı

Bir Gece Çok Geç Saatlerde

Bir gece çok geç saatlerde, erkek kardeşimi geleneksel gece atıştırmalarımız :) için mutfağa çağırmış ve sonrasında her zamanki gibi, sessiz olmamız gerektiği için daha da çok güldüğümüz, daha yüksek kahkahalar eşliğinde sohbet ederken, ilerleyen saatle birlikte daha derin konulara girdik.

Bir ara bana dedi ki, ‘’bazen kendimi sanki yıllar önce düşündüğüm veya hayal ettiğim bir anın içinde yaşıyormuşum gibi hissediyorum.’’ Onunla ne zaman spiritüel konuları konuşsak, (ki her zaman konuşmayız) okuduğum hiçbir kitabı okumadığını, hiçbir yerden bilgi almadığını, hatta öyle çok da ilgili gözükmediğini bildiğim için, söyledikleri, bildikleri ve verdiği örneklerle, içindeki bilgelik beni hep şaşırtmış ve etkilemiştir. Bu yüzden keyifli bir merakla, ‘’nasıl yani?’’ dedim.

‘’Mesela ben şu an geçen yazdayım ve oturmuş önümüzdeki yazı, bir yıl sonra nerde n’apıyor olacağımı düşünüyorum. Ve şimdi yaşadığım bu an da, o düşüncenin veya hayalin bir parçası. Sanki gerçekte ben geçen yazdayım ve belli bir anda, kendimi yine geçen yazda, hayali kurmaya başladığım o anda bulacağım ve bir bakacağım ki, o zamandan beri yaşadığımı sandığım her şey, sadece bir düşünceymiş, hayalmiş.’’

Sessizce :) ona baktığımı görünce, biraz daha açıklamak için devam etti:
‘’Bugün gündüz arabayla yoldaydım ve diyelim ki eve gelirken bu akşamı düşünüyorum. Ve belki de şu an hala yoldayım, gündüzün o saatindeyim, araba kullanıyorum ve şu anı hayal ediyorum.’’

Aslında demek istediği, sanki bazen yapay bir gerçekliğin içinde yaşıyor gibi hissetmesiydi. Gerçek olan zamansızlık halini, belli belirsiz algılaması ve bu nedenle yaşadığı anın ona bir hayal veya rüya gibi gelmesiydi.

‘’Yani zaman aslında gerçek değil gibi sanki değil mi?'' dedim. ''Biz hiç bitmeyen tek bir anda durmuş, bir şeyler düşünüyor, bir şeyler hayal ediyoruz. Ve o düşünceler zamanı oluşturuyor, zaman ilerlemiş gibi hissettiriyor. Ama her şey, hepsi  aynı anda yaşanıyor belki de. Senin gündüz araba kullanan halin de, şimdi karşımdaki halin de ve gelecekteki herhangi bir zamandaki halin de şu anda mevcut, hepsi aynı anın, bu anın içinde.’’

 ‘’Evet ve böyle düşününce, her şey sadece bir hayal gibi. Daha doğrusu rüya gibi. Birazdan uyanıp, rüyamda seninle konuşuyorduk diyebilirim veya bir ay, bir yıl öncesinde uyanıp diyebilirim ki, bir rüya gördüm, aradan bir yıl geçmiş, şunlar şunlar olmuş.. Şimdi gerçekten yaşamışım, yaşıyormuşum gibi gelen her şeyin, bir rüya olduğunu fark edebilirim uyandığımda.’’

‘’Belki de gerçekten de öyle’’ dedim. ‘’Ve belki bir değil, birkaç uykunun içindeyiz ve rüya içinde rüyalar görüyoruz.’’

‘’İlk uyuduğumuz anı bulmak lazım o zaman’’ dedi.

‘’Ya da içimizdeki uyanık olanın bilincinde olmak’’ dedim.

Böyle konuşurken, ‘’Bak elini saçına götürdün, bunu bilerek, tamamen farkında olarak mı yaptın?’’ dedi.  Hayır derken, bilinçsizce başka şeyler de yaptığımı fark ettim, otomatik, bilinçsiz, minik hareketler.

Sonra bir oyun gibi, tamamen hareketsiz durup, şimdi elimi masaya koyuyorum diyerek yavaşça masaya uzanmak, şimdi sağa bakacağım deyip yavaşça sağa bakmak, şimdi yüzüme dokunacağım veya bacak bacak üstüne atacağım deyip yavaşça onu yapmak gibi, her ne yapıyorsak, onu tamamen bilinçle, farkında olarak yaptık  böyle bir süre..

Ve sonra birden,  açık balkon kapısından gelen gecenin sesini duydum, daha doğrusu sessizliğini.. Ağustos böceklerinden başka ses yoktu. Birden zaman durdu sanki. O an öyle genişledi ki, sonsuz bir sessizlikle birlikte tarifsiz bir huzur kapladı içimi. Ve sevinç. Birbirimize baktık, ''çok tuhaf değil mi?'' dedi, ''ve çok güzel'' dedim. 

O da aynı algıdaydı. Susuyorduk sadece.. Sanki giderek kana karışıp etkisini daha çok gösteren bir şey içmişim gibi, giderek daha da genişledi o an, gülerek bu inanılmaz dedim, muhteşem bir his. Kesinlikle bir tür sarhoşluk, keyif verici bir sarhoşluk gibi ama, dışarıdan alınan hiçbir madde olmadan. Zaman, mekan algısı kaybolmuş, sen de yoksun ama hiç olmadığın kadar varsın, gerçeklik algısı da gülümseyerek kayıp gitmiş ama başka bir tür gerçekliğin içinde, seni içinde tutmak için zorlamayan ve sınırları olmayan, yumuşacık dalgalanan bir gerçekliğin içindesin. Ve o halin tarifsiz hazzına, hiçbir şey yapmadan sadece bırakabilirsin kendini, bırakmana bile gerek olmadan…

O gece, oturup günlerce hatta yıllarca meditasyon yaptıklarını duyduğum insanları anladım. Anı yaşamanın, tam olarak anın içinde bulunmanın açtığı pencerelerin birinden daha bakabildim ya da sonsuzluğumun bir parçası daha baktı bana.. Kilitli olan bir bölüm daha açıldı sanki oyunda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder