Bir gece çok geç saatlerde, erkek kardeşimi geleneksel gece
atıştırmalarımız :) için mutfağa çağırmış ve sonrasında her zamanki gibi, sessiz olmamız gerektiği
için daha da çok güldüğümüz, daha yüksek kahkahalar eşliğinde sohbet ederken,
ilerleyen saatle birlikte daha derin konulara girdik.
Bir ara bana dedi ki, ‘’bazen kendimi sanki yıllar önce
düşündüğüm veya hayal ettiğim bir anın içinde yaşıyormuşum gibi hissediyorum.’’
Onunla ne zaman spiritüel konuları konuşsak, (ki her zaman konuşmayız) okuduğum
hiçbir kitabı okumadığını, hiçbir yerden bilgi almadığını, hatta öyle çok da
ilgili gözükmediğini bildiğim için, söyledikleri, bildikleri ve verdiği
örneklerle, içindeki bilgelik beni hep şaşırtmış ve etkilemiştir. Bu yüzden
keyifli bir merakla, ‘’nasıl yani?’’ dedim.
‘’Mesela ben şu an geçen yazdayım ve oturmuş önümüzdeki
yazı, bir yıl sonra nerde n’apıyor olacağımı düşünüyorum. Ve şimdi yaşadığım bu
an da, o düşüncenin veya hayalin bir parçası. Sanki gerçekte ben geçen yazdayım
ve belli bir anda, kendimi yine geçen yazda, hayali kurmaya başladığım o anda
bulacağım ve bir bakacağım ki, o zamandan beri yaşadığımı sandığım her şey, sadece
bir düşünceymiş, hayalmiş.’’
Sessizce :) ona baktığımı görünce, biraz daha açıklamak için devam etti:
‘’Bugün gündüz arabayla yoldaydım ve diyelim ki eve gelirken
bu akşamı düşünüyorum. Ve belki de şu an hala yoldayım, gündüzün o saatindeyim,
araba kullanıyorum ve şu anı hayal ediyorum.’’
Aslında demek istediği, sanki bazen yapay bir gerçekliğin
içinde yaşıyor gibi hissetmesiydi. Gerçek olan zamansızlık halini, belli
belirsiz algılaması ve bu nedenle yaşadığı anın ona bir hayal veya rüya gibi
gelmesiydi.
‘’Yani zaman aslında gerçek değil gibi sanki değil mi?'' dedim. ''Biz hiç bitmeyen tek bir anda
durmuş, bir şeyler düşünüyor, bir şeyler hayal ediyoruz. Ve o düşünceler zamanı
oluşturuyor, zaman ilerlemiş gibi hissettiriyor. Ama her şey, hepsi aynı anda yaşanıyor belki de. Senin gündüz
araba kullanan halin de, şimdi karşımdaki halin de ve gelecekteki herhangi bir
zamandaki halin de şu anda mevcut, hepsi aynı anın, bu anın içinde.’’
‘’Evet ve böyle
düşününce, her şey sadece bir hayal gibi. Daha doğrusu rüya gibi. Birazdan
uyanıp, rüyamda seninle konuşuyorduk diyebilirim veya bir ay, bir yıl öncesinde
uyanıp diyebilirim ki, bir rüya gördüm, aradan bir yıl geçmiş, şunlar şunlar
olmuş.. Şimdi gerçekten yaşamışım, yaşıyormuşum gibi gelen her şeyin, bir rüya
olduğunu fark edebilirim uyandığımda.’’
‘’Belki de gerçekten de öyle’’ dedim. ‘’Ve belki bir değil,
birkaç uykunun içindeyiz ve rüya içinde rüyalar görüyoruz.’’
‘’İlk uyuduğumuz anı bulmak lazım o zaman’’ dedi.
‘’Ya da içimizdeki uyanık olanın bilincinde olmak’’ dedim.
Böyle konuşurken, ‘’Bak elini saçına götürdün, bunu bilerek,
tamamen farkında olarak mı yaptın?’’ dedi. Hayır derken, bilinçsizce başka şeyler de
yaptığımı fark ettim, otomatik, bilinçsiz, minik hareketler.
Sonra bir oyun gibi, tamamen hareketsiz durup, şimdi elimi
masaya koyuyorum diyerek yavaşça masaya uzanmak, şimdi sağa bakacağım deyip
yavaşça sağa bakmak, şimdi yüzüme dokunacağım veya bacak bacak üstüne atacağım
deyip yavaşça onu yapmak gibi, her ne yapıyorsak, onu tamamen bilinçle,
farkında olarak yaptık böyle bir süre..
Ve sonra birden, açık
balkon kapısından gelen gecenin sesini duydum, daha doğrusu sessizliğini..
Ağustos böceklerinden başka ses yoktu. Birden zaman durdu sanki. O an öyle
genişledi ki, sonsuz bir sessizlikle birlikte tarifsiz bir huzur kapladı içimi.
Ve sevinç. Birbirimize baktık, ''çok tuhaf değil mi?'' dedi, ''ve çok güzel'' dedim.
O
da aynı algıdaydı. Susuyorduk sadece.. Sanki giderek kana karışıp etkisini daha
çok gösteren bir şey içmişim gibi, giderek daha da genişledi o an, gülerek bu
inanılmaz dedim, muhteşem bir his. Kesinlikle bir tür sarhoşluk, keyif verici
bir sarhoşluk gibi ama, dışarıdan alınan hiçbir madde olmadan. Zaman, mekan
algısı kaybolmuş, sen de yoksun ama hiç olmadığın kadar varsın, gerçeklik
algısı da gülümseyerek kayıp gitmiş ama başka bir tür gerçekliğin içinde, seni
içinde tutmak için zorlamayan ve sınırları olmayan, yumuşacık dalgalanan bir
gerçekliğin içindesin. Ve o halin tarifsiz hazzına, hiçbir şey yapmadan sadece
bırakabilirsin kendini, bırakmana bile gerek olmadan…