Tanrı olduğumuzu, yaratıcı olduğumuzu, istediğimiz her şeyi yaratabildiğimizi ve şimdiye kadar yaşadığımız ve yaşayacağımız her şeyi kendimizin yarattığını, her şey olduğumuzu bildiğimiz halde, kabul etmekte, zaten olduğumuz şey gibi, bir tanrı gibi davranmakta ve yaşamakta neden bu kadar zorlanıyoruz?
Sanki bir arabanın içindeydik, şoför bölümü bir paravanla kapalıydı ve şoför arabayı nereye sürerse, yaşamımızı nereye yönlendirirse oraya gidiyorduk. Yanlış yollara, çıkmaz sokaklara girdiğimizde şoföre kızıyor, güzel bir yerlerden geçerken ona teşekkür ediyorduk. Sonra sürücü bölümüyle arka koltuğun arasını örten paravan kalktı ve bir baktık ki, şoför yok, aslında arabada bizden başka hiç kimse yok.
Korkumuz bu yüzden mi?
Arabayı kullanmayı ya da nereye gideceğimizi, ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı bilmediğimizi mi sanıyoruz? Geçtiğimiz tüm yollara, uğradığımız her durağa, şimdi olduğumuz yere bizi getiren kendimizden başkası değildi ki. Paravanın arkasını görmesek de yol alıyorduk…
Şimdi ellerimizin altında direksiyonu hissederek, açılan paravanın ardındaki yolu görerek ve nereye gittiğimizi bilerek devam edebiliriz bu yolculuğa.. Nereye gitmeyi seçersek, direksiyonu oraya çevirerek ve maceramızın tadını çıkararak.. Kim olduğumuzu bilerek ve sonsuzluğumuzu sığdırdığımız bu küçük, geçici oyunumuzda deliler gibi eğlenerek :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder