Tanrı olduğumuzu, yaratıcı olduğumuzu, istediğimiz her şeyi yaratabildiğimizi ve şimdiye kadar yaşadığımız ve yaşayacağımız her şeyi kendimizin yarattığını, her şey olduğumuzu bildiğimiz halde, kabul etmekte, zaten olduğumuz şey gibi, bir tanrı gibi davranmakta ve yaşamakta neden bu kadar zorlanıyoruz?
Sanki bir arabanın içindeydik, şoför bölümü bir paravanla kapalıydı ve şoför arabayı nereye sürerse, yaşamımızı nereye yönlendirirse oraya gidiyorduk. Yanlış yollara, çıkmaz sokaklara girdiğimizde şoföre kızıyor, güzel bir yerlerden geçerken ona teşekkür ediyorduk. Sonra sürücü bölümüyle arka koltuğun arasını örten paravan kalktı ve bir baktık ki, şoför yok, aslında arabada bizden başka hiç kimse yok.
Korkumuz bu yüzden mi?
Arabayı kullanmayı ya da nereye gideceğimizi, ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı bilmediğimizi mi sanıyoruz? Geçtiğimiz tüm yollara, uğradığımız her durağa, şimdi olduğumuz yere bizi getiren kendimizden başkası değildi ki. Paravanın arkasını görmesek de yol alıyorduk…
Şimdi ellerimizin altında direksiyonu hissederek, açılan paravanın ardındaki yolu görerek ve nereye gittiğimizi bilerek devam edebiliriz bu yolculuğa.. Nereye gitmeyi seçersek, direksiyonu oraya çevirerek ve maceramızın tadını çıkararak.. Kim olduğumuzu bilerek ve sonsuzluğumuzu sığdırdığımız bu küçük, geçici oyunumuzda deliler gibi eğlenerek :)
''Sevginin karşıtı korkudur; fakat her şeyi kuşatanın karşıtı olamaz. Gerçeğin karşıtı yoktur; başlangıcı ya da sonu yoktur; sadece 'var'dır.''
17 Eylül 2011 Cumartesi
1 Eylül 2011 Perşembe
Neden Sorun Yaşıyoruz?
Ne zaman daha çok sevgi, daha çok anlayış, daha çok bilgelik ve daha derin bir idrak istesem, belirgin bir sorunla karşılaşıyorum..
Halkının sorunlarından haberdar olmak ve onların gözünde gerçekte kim olduğunu bilmek, ülkesini nasıl yönettiğini görmek ve sorunlara çözüm bulmak için kılık değiştirip ülkesinin sokaklarında tebdili kıyafet gezen padişahlar gibi, içimin sokaklarında bir gezintiye zorluyor olaylar..
Apaçık ve net, en gerçek halimi görüyorum karşılaştığım insanlarda. İçimde ne varsa, dışarıda da o.. Her duygum bir insan olup çıkıyor karşıma.
Gerçekte padişah olduğunu, karşılaştığı insanların anlattığı tüm sorunların kendisinden kaynaklandığını ve çözüm bulmanın da yine kendi elinde olduğunu, her konuda son sözü söyleyenin ve her şeyi değiştirebilme gücünün sadece kendisinde bulunduğunu, bu ülkeyi yönetenin kendisi olduğunu unutup, ona sorunları gösteren insanlarla kavgaya tutuşan padişah gibi, kendimle kavgaya başlıyorum önce.. Reddediyorum, yok sayıyorum, direniyorum, kabullenmiyorum vs.
Ta ki kılık değiştirdiğimi ve bu yolculuğa daha çok sevgi, daha çok anlayış, daha çok bilgelik ve daha derin bir idrak için çıktığımı hatırlayana dek.. Karşılaştığım her insanın kendim olduğunu, yaşadığım her olayın sorunlarımı çözebilmek için sahnelenen bir oyun olduğunu, her şeyi yapabilme gücüne sahip olduğumu, her şey olduğumu, bunun için de kim olduğumu hatırlayıp, kazandığım anlayış, bilgi ve bilgelikle içimdeki sevgi olan öze, sarayıma dönüp, her şeyi çözümleyebileceğimi, ne istersem yapabilecek güce sahip olduğumu hatırlayana dek..
Hepimiz içimizdeki gerçeği; her karar ve seçimde tüm gücü elinde tutan padişah olduğumuzu simgeleyen kaftanlarımızı çıkarıp, tebdili kıyafet yaşıyoruz bu dünyada. Çünkü daha çok sevgi, daha çok anlayış, daha çok bilgelik ve daha derin bir idrak istedik. Bir sorunla karşılaştığımızda, reddetmek, yok saymak, direnmek, sızlanmak, kendimize acımak ve aciz görmek yerine, amacımız için kaftanımızı çıkardığımız yere; sarayımıza, içimizdeki sevgi olan öze dönüp gerçek kimliğimizi hatırlayalım.. Çünkü yaşadıklarımızdan kazandığımız her şeyi, sadece sevginin ışığında görebiliriz..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)