Okuduğumuz bir kitabın filmi çekildiğinde, izlemek çok zevkli olur.
Okurken gözümüzde canlanan görüntüleri, oluşan imajları izlemek, tarifi yapılan karakterleri, yerleri görmek keyif verir. Bulunduğumuz boyutta da kendi kitabımızın filmini izler gibiyiz, yazdığımız an..
İçimizdeki düşüncelerin, duyguların altındaki inançlarımızla yaratıp izliyor, hatta daha da eğlencelisi, onun içinde yaşıyoruz gerçek gibi.
Ve filmi durdurmak, ileri-geri sarmak, yavaşlatmak, hızlandırmak, DEĞİŞTİRMEK, yeni sahneler, yeni karakterler eklemek, çıkarmak; kendi rolümüzü de dilediğimiz gibi filmimizin içinde belirlemekte sonsuz özgürlüğe ve seçeneğe sahibiz.
Tıpkı yazarın ya da senaristin yaptığı gibi, tüm olayları, tüm karakterleri kendi içimizden çıkarıp oluşturuyoruz, hepsi biziz.
Yazarın onun ağzından hikayesini anlattığı ana karakterine düşmanca davranan, yine kendisinin yazdığı bir diğer karaktere kızgınlık duyması ya da başına gelenler için üzülmesi veya mutsuz hayatına içerlemesi ne kadar anlamlıysa, bizim de yaşadıklarımızda rol oynayan insanlara gücenmemiz, kızmamız, yaşadığımız hayattan şikayet etmemiz de ancak o kadar anlamlı :)
Tadını çıkaralım, keyfini yaşayalım; hayalimizin, rüyamızın içinde yaşıyoruz daha muhteşem bir deneyim olabilir mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder