-Gözlerinin arkasından kim bakıyor?
-Ben..
-O zaman seni tanımlayıp, senin baktığını bilen kim?
-Ruhum mu?
-Ruhunun varlığını hisseden kim?
-Bilmiyorum, içimdeki bir ses..
-O sesi duyan kim?
-Ben..
-O halde içindeki bu diyaloğa şahit olan kim?
-Zihnim mi?
-Zihnini algılayan kim?
-Daha derindeki bir şey gibi..
-O daha derindeki bir şeyi hisseden kim?
-İçimde kaç kişi var benim!?
-İçini algılayan, içindeki kalabalığı fark eden kim?
-İçimde olup biteni gözleyen... hımm..gözlemci! Gözlemci mi?
-Ama hala o gözlemciyi fark edip tanımlayan var. O kim?
-İçimdeki Tanrı!
-Bunlar ezberlenmiş, kaçamak cevaplar gibi geldi bana :)
-Tanrı içimizde değil mi? İşte tüm bunların farkında olan da içimdeki tanrı..
-Peki İçindeki tanrının farkında olan kim?
-Ben.. Böylece içimdekileri ikiye düşürdük en azından :)
-Bana hala ikinizin de farkında olan ve ''içimdeki tanrı'' ve ''ben'' dediğini tanımlayan bir üçüncü daha olması gerekiyor gibi geldi :)
-Haklısın.. Bir şeyi tanımlamak için, onun dışına çıkmak gerekir.
-Evet.. Tıpkı suyun içindeyken ıslak olduğunu fark edemediğin gibi.
-O zaman tüm bunları tanımlayıp farkında olan kim?
-Gözlerinin arkasından kim bakıyor?